Görme engeli, günlük yaşamında birçok zorlukla karşılaşan bireyler için büyük bir engel teşkil edebilir. Ancak son dönemde yaşanan bir olay, hem bu durumun tırmandığı bir özgüven hikayesini hem de güvenlik kaygılarını gözler önüne serdi. Kısmı görme kaybı olan, 35 yaşındaki Ömer Arslan, İstanbul'un kalabalık bir semtinde telefonunu çalmaya çalışan bir hırsızla karşı karşıya kaldı. Olay, hem cüretkar bir hırsızlık denemesi hem de göz teması olmayan bir empati eksikliği açısından dikkat çekici bir örnek sundu. Bu olayın ayrıntılarına gelin daha yakından bakalım.
Ömer Arslan, günün sıcak saatlerinden birinde, parkta oturduğu sırada telefonunu kullanıyordu. O an, yerel halkın da sıkça bulunduğu bir mekan olduğu için çok sayıda insan etrafındaydı. Arslan, telefonunu kullanırken, yaklaşan bir kişinin yanına geldiğini hissetti. O kişi, hızla telefonunu alarak kayboldu. Görme kaybı nedeniyle kimliğini belirleyememiş olsa da, bu anın tanıkları hızla durumu fark etti. Parkta o an bulunan vatandaşlar, çalma anını canlı gözleriyle gördüler ve hemen harekete geçtiler.
Olay sonrası tanıklar, Ömer’in ne kadar karmaşık duygular içinde olduğunu ifade ettiler. Bazıları hemen telefon çalınan genci kovalarken, diğerleri durumu yetkililere bildirdi. Ömer için bu an yalnızca bir telefonun çalınması değil, aynı zamanda toplumun empati seviyesinin bir yansımasıydı. Kendisi, olayın ardından yaşadığı hisleri "En büyük korkum, bir daha böyle bir şeyle karşılaşmam" sözleriyle özetledi. Bu tür bir hırsızlık olayının ne denli ayrım gözetmeden her bireye uygulanabileceği gerçeği, toplumda ciddi bir endişe kaynağı oldu.
Hırsızlık olayları, özellikle kalabalık alanlarda sıkça yaşanmaktadır. Ancak görme engelli bireyler gibi bazı gruplar, bu tür olaylarda daha fazla risk altındadır. Olayın yaşanmasının ardından birçok sivil toplum kuruluşu, toplumda bu tür vakalara karşı duyarlılık oluşturma çağrısında bulundu. Ayrıca, bu tür olayların engellenmesi adına yerel yönetimlerden güvenlik önlemlerinin artırılması talep edildi. Özellikle engelli bireylerin güvenliği, sosyal hayatta önemli bir yer tutmalıdır.
Olayın ardından Ömer Arslan, kendisini daha güvende hissedebilmek için, akıllı telefonunu seçerken daha dikkatli olacağını ve sosyal çevresiyle bu konularda sürekli iletişimde kalacağını belirtti. Bunun yanı sıra, görme engellilerin günlük yaşamda ne tür zorluklarla karşılaştığını daha iyi anlayabilmek amacıyla engelli derneklerine katılmayı planladığını ifade etti. Ömer’in bu durumu, hırsızlığın yalnızca bir suç olmanın ötesinde, toplumsal bir sorumluluk gerektirdiğinin altını çizmektedir.
Özetle, bu olay herkesin dikkatini çekmesi gereken bir durumu yansıtmaktadır. Hırsızlık yüzünden yaşanan kayıplar, yalnızca maddi değerler açısından değil, duygusal ve psikoloji yönünden de büyük bir yük getirmektedir. Görme kaybı olan bir birey olarak Ömer, yaşadığı olayın yalnızca kendisini etkilemekle kalmayıp, engelli bireylerin toplumsal haklarını, güvenliğini de tekrar gündeme getirdiğini vurgulamaktadır. Olayın, çeşitli sosyal kampanyalara ve duyarlılık projelerine ilham vererek toplumda bir farkındalık yaratması umuduyla, birçok insanın destek ve yardıma ihtiyacı olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu nedenle, topluluklar olarak birbirimize daha fazla sahip çıkmalı ve toplumsal duyarlılığı artıracak adımlar atmalıyız. Unutmayalım ki, empati kurmak ve farkındalık yaratmak, hırsızlık ve benzeri olayların en aza indirgenmesinde kilit rol oynamaktadır. Ömer’in hikayesi, sadece onun değil, tüm görme engelli bireylerin toplumsal hayata entegrasyonu için bir uyanış çağrısı olmalıdır.