İstanbul, dünya siyasetinin şekillenmesine katkıda bulunan tarihi bir zirveye ev sahipliği yaptı. 2. Barış Zirvesi, medyanın, politikacıların ve dünya genelindeki pek çok uzmanının dikkatini çekti. Zirve, Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile ABD eski Başkanı Donald Trump arasındaki karmaşık ilişkilere odaklandı. Katılımcılar, bu iki liderin uluslararası ilişkilerdeki rolünü ve etkilerini masaya yatırırken, Putin ve Trump'ın taktiksel oyunlarının dünya barışına olan etkisini sorguladılar. Zirvenin ana teması, 'Barışın Geleceği' olarak belirlendi; ancak birçok katılımcının konuşmalarında, iki liderin stratejik hesaplamalarının hasat olabileceği potansiyel çatışmalara dair endişeler dile getirildi.
Zirvenin düzenlenmesinin arkasında yatan temel amaç, dünya genelinde artan gerilimleri azaltmak ve uluslararası iş birliklerini güçlendirmekti. İstanbul'da bir araya gelen diplomatlar, akademisyenler ve sosyal liderler, Putin ve Trump'ın ilişkilerini analiz ederek, bu ilişkilerin dünya barışına olan etkilerini tartıştılar. Özellikle, iki lider arasındaki son dönemlerde yaşanan çekişmeler ve diyalogsuzluk dikkat çekiyor. Bazı uzmanlar, bu durumun küresel istikrarı tehdit ettiğini savunuyor. Zirvenin açılışında konuşan uluslararası ilişkiler uzmanı Dr. Ayşe Yılmaz, “Putin, Trump ile taktiksel bir oyun oynuyor. Bu oyun, sadece iki liderin değil, tüm dünyanın geleceğini etkiliyor” ifadelerini kullandı.
Birçok konuşmacı, Putin ve Trump’ın dünya siyaseti üzerindeki etkilerini tartışırken, bu liderlerin birbirlerine karşı oynadıkları taktiksel oyunları da sorguladı. Geçmişteki ilişki dinamiklerine atıfta bulunan katılımcılar, iki liderin de kendi ulusal çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini belirtti. Putin’in Suriye'deki müdahalesi ve Trump’ın NATO’ya karşı tutumu gibi olaylar, zirvede öne çıkan başlıklar arasındaydı. Dr. Mehmet Korkmaz, “Putin’in her zaman kendi hamlelerini zamanında yapıp, Trump’ın zayıf noktalarını hedef alması gerektiğinin bilincinde. Bu tür bir stratejik yaklaşım, dünyayı karamsar bir geleceğe sürükleyebilir” dedi.
Söz konusu zirve, dünya genelinde birçok ülkenin iç politikaları ve uluslararası ilişkileri üzerinde nasıl bir etkide bulunabilir? Bu soruya yanıt bulabilmek için, katılımcılar sosyo-ekonomik gelişmelere ve siyasi dinamiklere de değindiler. Örneğin, ABD’nin içindeki siyasi bölünmelerin Putin’in stratejilerine nasıl etki edebileceği, tartışılan önemli konulardan biriydi. Uluslararası ilişkiler uzmanları, bu bağlamda Putin’in Trump’ın zayıf noktalarını tekrar kullanma ihtimalinin yüksek olduğuna dikkat çekti.
Zirvenin sonunda, iki liderin stratejilerinin ve niyetlerinin, global barış açısından ne denli kritik olduğu vurgulandı. Bununla birlikte, international depression ve huoğriger dengelerin korunmasının önemi de dile getirildi. Katılımcılar, iyi bir iletişimin, daha hızlı çözümler üretebileceğini belirterek, tüm ülkelerin kendi politikalarındaki esnekliği arttırmalarının gerekliliğine işaret ettiler.
Sonuç olarak, İstanbul'daki 2. Barış Zirvesi, Putin ve Trump arasındaki karmaşık ilişkileri ve bu ilişkilerin dünya barışı üzerindeki etkilerini irdeledi. Global katılımcılar, bu iki liderin planlarının, dünya tarihini nasıl şekillendireceğini, sürecin başka açılardan yeni çatışmalar doğurup doğurmayacağını tartışmaya devam etti. Barışın geleceği, emperyalist oyunların ve stratejilerin dansında, birbirinden farklı diplomatların ve liderlerin elinde şekillenecek gibi görünüyor. Bu nedenle, önümüzdeki günlerde gelişecek ilişkiler, dünya barışının anahtarı olabilir.